Acıbadem Hastanesi Genel Yoğun Bakım Sorumlusu ve Anesteziyoloji Uzmanı Prof. Dr. Lütfi Telci yoğun bakım üniteleri hakkındaki 5 soruyu yanıtladı.
‘Yoğun bakım’ denilince akla gelen pek çok şey, Covid-19 pandemisiyle sil baştan yeniden yazıldı. Bu ünitelerle ilgili çok sayıda yeni bilgi hayatımıza girdi. Pandeminin korkulu günleri geride kalsa da yoğun bakım servisleri farklı ve ciddi hastalıkları olan hastalara yaşamsal destek vermeye devam ediyor. Bu kritik desteğin verildiği ünitelerin hala bilinmeyen ve merak edilen pek çok yönü var. Yoğun Bakım Üniteleri Hakkında Merak Edilen 5 Soru!
Pek çok zaman yaşamla ölüm arasındaki ince çizgideki hastaların tedavi gördükleri, her bir saniyenin bile kritik önemde olduğu yoğun bakım üniteleri, günümüzde ileri teknoloji donanımları ve deneyimli uzmanları sayesinde çok sayıda hastaya şifa sunuyor. Yaşamsal risk taşıyan hastaların kesintisiz olarak 24 saat bakım ve tedavilerinin yapıldığı bu üniteler; özellikle 2020 yılında dünyayı sarsan Covid-19 pandemisinde tüm dikkatleri üzerine çekti. Bu süreçte toplumun en çok merak ettiği konulardan biri, hastanelerin ‘yoğun bakım üniteleri’ oldu. Acıbadem International Hastanesi Genel Yoğun Bakım Sorumlusu ve Anesteziyoloji Uzmanı Prof. Dr. Lütfi Telci, yoğun bakım üniteleri hakkında merak edilen 5 soruyu yanıtladı; önemli bilgiler ve uyarılarda bulundu! Her hastanede yoğun bakım ünitesi olmalı mı?
Yoğun bakım ünitesi; hastaların tehdit altında olan yaşamsal fonksiyonları ile vital, yani vücut sıcaklığı, solunum, nabız ile kan basıncı bulgularının sürekli ve kesintisiz olarak takip ve tedavisinin yanı sıra bakımlarının yapıldığı bir ünite olduğunu ifade eden Prof. Dr. Lütfi Telci, “Hastaların vücuttaki fonksiyonları monitörlerle sürekli takip edilirken, herhangi bir olumsuz durumda uzman hekimler tarafından anında müdahale ediliyor. Hastanede acil servis varsa, yoğun bakım servisinin de mutlaka olması gerekiyor. Yoğun bakımın düzeyini, hastanenin hizmet sunduğu tıp dalları belirliyor. Eğitim veren hastanelerin yoğun bakım düzeylerinin en az 2. düzey olması gerekiyor. Üniversite ve Tıp Fakülteleri hastanelerindeki yoğun bakımların düzeyi de 3. düzey olmak zorunda.” şeklinde soruyu cevapladı. Yoğun Bakım Üniteleri Hakkında Merak Edilen 5 Soru! Yoğun bakım ünitesinde hastaya verilen destek düzeyleri farklı mı?
Farklılaştığını ve yoğun bakım ünitelerinde hastaların sağlık durumlarına göre üç düzeye ayrıldıklarını dile getiren Telci, “Birinci düzey hastalar en hafif hasta grubunu oluştururken, ikinci basamak hastalar yaşamsal desteğe ihtiyaç duyan veya yakın doktor gözlemi gerektiren hastalar oluyor. Çoklu organ yetmezliği ve koma gibi sağlık sorunları yaşayan üçüncü basamak hastalar da en ağır hasta grubu olarak nitelendiriliyor. Büyük ameliyat ve tedavilerin gerçekleştirildiği hastanelerde üçüncü derecede yoğun bakım üniteleri kaçınılmazdır. Ülkemizde kayda geçmiş 1. 2. ve 3. düzey olmak üzere, yaklaşık 33 bin 323 erişkin yoğun bakım yatağı bulunuyor.” açıklamasında bulundu. Hasta yakınlarına hangi sıklıkta bilgi veriliyor?
Yoğun bakımın temel ilkelerinden birinin, birinci derecedeki hasta yakınlarının düzenli olarak bilgilendirilmesi olduğunu beyan eden Prof. Dr. Telci, “Hastalar kimi zaman acil servisteki müdahalenin hemen ardından, kimi zamansa serviste yapılan tedavi sonrasında yoğun bakıma alınabilirler. Hasta yakınlarına her gün, mümkünse aynı saatlerde ve aynı uzman hekim tarafından, yoğun bakımda tedavi gören hastanın sağlık durumu hakkında mutlaka bilgilendirme yapılıyor. Yoğun bakımdaki bilgilendirme hastanın geçmiş 24 saat değerlerinin yorumuna dayalı olarak gerçekleştiriliyor. Verdiğimiz yorum bilgisinin geçerliliği 24 saat sürüyor.
Her gün düzenli bilgi vermemiz yaptığımız işin gereğini oluşturuyor. Hastanın sağlık durumunda bir değişiklik yoksa hasta yakınlarına durumunun ‘stabil’ olduğunu aktarıyoruz. Arada ani değişen klinik durumlar için verdiğimiz bilgi ise ‘özel haber’dir. Bu tür haberleri vermeyi pek istemeyiz ama mecbur kalabiliyoruz. Yoğun bakımlarda ani ölümler çok ender yaşanıyor, bu nedenle hastaların sağlık durumlarının kötüye gittiği tablolarda da hasta yakınları yine düzenli olarak bilgilendiriliyor. Böylece hasta yakınları ilerleyen süreçte hastanın sağlığıyla ilgili bir sürprizle karşılaşmamış oluyorlar.” ifadelerine yer verdi. Yoğun Bakım Üniteleri Hakkında Merak Edilen 5 Soru! Toplumda yoğun bakım ünitesinde yatan hastanın sağlık durumu hakkında genelde olumsuz bir algı var. Hastanın yoğun bakımda olması, hayatını kaybedeceği anlamında yorumlanıyor, bu doğru mudur?
Bu algının bütünüyle yanlış olduğunun Covid-19 döneminde görüldüğünü belirten Telci, “Ama yine de hasta yakınlarında tam olarak kıramadığımız bir algı bu. Oysaki yoğun bakımlar aslında ‘bu hasta ölecek’ denen pek çok hastanın iyileştirildiği ve hayata döndürüldüğü yerlerdir aynı zamanda. Yoğun bakımlar genel durumu ciddi şekilde kötüye giden, sağlık durumu sıkı takip edilmesi gereken kritik hastaların tedavi gördüğü üniteler olduğu gibi, belli cerrahi operasyonların hemen sonrasında hastanın sağlığının yakından takip edilip, oluşabilecek muhtemel risklerin ortadan kaldırılarak sağlıklı bir şekilde odaya alınması için hizmet veren ünitelerdir. Kısacası, her yoğun bakıma giren hastanın hayatını kaybedeceği algısı kesinlikle doğru değildir.” diye konuştu. Yoğun Bakım Üniteleri Hakkında Merak Edilen 5 Soru! Yoğun bakım ünitelerindeki önemli ve teknolojik gelişmeler nelerdir?
Prof. Dr. Lütfi Telci yanıtladı: “İlk olarak elle gerçekleştirilen uzun süreli yapay solunumdan, solunum fizyolojisini olumsuz olarak en az etkileyen yapay solunum modellerini uygulayabildiğimiz ventilatörler, yoğun bakımlarda gördüğümüz şaşırtıcı gelişim göstergelerinin içinde birinci sırada yer alıyor. Günümüzde kullanmakta olduğumuz yapay solunum cihazlarıyla hastalarımıza günlerce, aylarca, hatta yıllarca yan etki görülmeksizin yapay solunum uygulayabiliyoruz. Aynı olanakları, yoğun bakım dışı normal servislerde ve eve taburcu ettiğimiz hastalarımızın evlerinde de kurabiliyoruz. Yapay solunum cihazlarında gördüğümüz bu şaşırtıcı gelişimi, vital bulguları izlediğimiz monitörlerde de gördük.
Teknolojinin bizlere sunduğu geniş olanaklar sayesinde, yoğun bakım öncesi bilinmeyen veya otopsi sonrası tanısı kesinleşen hastalıkların tedavileri de yapılabilir hale gelmiştir. Başka bir deyişle, günümüzde çoğul organ yetersizlikleri ve birçok ölümcül hastalıkların tedavi edilebilirliğini yoğun bakımlar sağlayabiliyor. Yaşanılan afetler ve olmasını hiç istemediğimiz beklenmedik afetler olasılığı var oldukça, hastanelerimizin olmazsa olmaz servisler arasında ilk sırayı yoğun bakım servislerinin alması devam edecektir.” (BSHA-Bilim Ve Sağlık Haber Ajansı)