Türkiye Psikiyatri Derneği (TPD) Merkez Yönetim Kurulu sokak köpeklerinin enjeksiyonla uyutulması konusunda düzenleme yapılacak olan yasa tasarısı konusunda açıklamada bulundu.
Son zamanlarda, sokak hayvanlarının yaşam hakkını ihlal etmeye yönelik bazı yasal düzenleme girişimlerine dair haberleri büyük bir endişeyle takip ettiklerini ifade eden TPD, “Dünya Sağlık Örgütü, şiddeti “yaralanma, ölüm, ruhsal zarar, kötü gelişim veya mahrumiyetle sonuçlanan veya sonuçlanma olasılığı yüksek olan, kişinin kendisine, başkasına veya bir gruba karşı fiziksel güç veya kuvvetin tehditle veya fiilen kasıtlı olarak kullanılması” şeklinde tanımlamaktadır. Şiddet, ruhsal sağlığın en önemli etkenlerinden biridir. Doğrudan yaşanmasa bile, şiddete tanık olmak, şiddetin dilde, kurumlarda, kültürde ve toplumsal söylemde varlığı, zihinlerde yıkıcı etki yaratmaya yeterlidir. İnsanlık tarihi, kendi türüne, diğer türlere ve tüm canlılara uygulanan şiddetin örnekleri ile doludur. Yok ederek var olma değil, birlikte bir denge halinde yaşamayı savunan bir düzenin parçası olarak, insanın yaşam hakkını ve yaşama dair değerleri yok etme üzerine kurması savunulabilir ve sürdürülebilir bir tutum değildir” dedi.
Açıklamada, “Sokakta yaşayan hayvanların trafik kazalarına neden oldukları, çocuklara ve yaşlılara saldırdıkları gibi gerekçelerle yaşam hakkını koruyacak çözümler yerine yıkıcı düzenlemeler oluşturma çabasının, bireylere “senin iyiliğin için, seni korumak için” şeklinde sunularak zorunlu onaya gerekçe yaratılmaya çalışıldığı gözlemlenmektedir. Sokakta yaşayan hayvanlarla ilgili hastalık, fiziksel saldırı, ekonomik kayıp istatistiklerinde bir artış olup olmadığı tartışmalı bir konu iken, 5199 sayılı kanunun kabul edildiğinden bu yana geçen 20 yılda kısırlaştırma ve barınak hizmetlerinin yeterince uygulanamamasının sorumlusunun sokakta yaşayan hayvanlar olmadığını biliyoruz” ifadeleri yer aldı.
Sokakta yaşayan canlılar için yaşam hakkını önceleyen düzenlemelerin gerekli olduğunun açık olduğuna dikkat çeken TPD açıklaması şöyle devam etti: “Ancak farklı çözüm yolları mümkünken ölümü, yok etmeyi çözüm olarak sunmak kabul edilebilir bir yaklaşım değildir. Bahsedilen kanun teklifinin, sokaktaki dostlarımızı ölüme göndermek olduğunu hepimiz biliyoruz. Şiddet, bir tür sosyal virüs gibi hızla yayılan, karşıtı ile beslenen ve kendisine biçilen meşru sınırlarla sınırlanamayan bir olgudur. Toplumsal yaşamda şiddeti olağanlaştıran her adım, başka bir ortamda şiddetin kök salmasına yol açar. Şiddet eyleminin sabit bir nesnesi olmadığını, bir ülkede artan şiddet olaylarından şiddeti uygulayanlar da dahil olmak üzere tüm toplumun etkilendiğini hatırlatmak istiyoruz. Toplum vicdanını hiçe sayan ve toplumun ruhsal sağlığını bozacak türden yasal düzenlemeler kabul edilemez. Türkiye Psikiyatri Derneği olarak, yaşatarak çözmenin mümkün olduğu bir durumu yok ederek çözmeye çalışmanın, üstelik bunu yasal düzenlemelerle dayatmanın, toplumun giderek içine sürüklendiği şiddet ve çatışma ortamını daha da artıracağı uyarısını yapmak isteriz. Şiddeti yasal yollarla gerekçelendirme ve korku temelli toplumsal zorunluluk dayatmaları, şiddetin meşru ve sınırsız yaşanabilen bir araç olduğu algısını pekiştirecek, bireylerin ruhsal sağlığı ve gelişiminde geri dönülmez etkiler yaratacaktır. Bir tür insan eliyle katliamın yasal düzenlemeler aracılığıyla uygulanacak olması, yıkıma hepimizin ortak olması demektir ve bu durum çocuklarımıza sunduğumuz ve vaat ettiğimiz gelecek için çok ağır bir leke olacaktır. Ruhumuza bu suçun yükünün bulaşmasına aracı olmayacağız, sessiz kalmayacağız.” (BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı)