İman ile ruhlarımızı huzura eriştiren rabbimize hamdolsun. İstikametin örneği Efendimiz Muhammed Mustafa’ya salat ve selam olsun.
Allah Resulü “Hûd suresi beni yaşlandırdı” buyuruyor. Peygamberi yaşlandıran emir; “emir olunduğun gibi dosdoğru ol” emriydi. Allaha imandan sonra dosdoğru olmak, dosdoğru kalabilmek istikamet sahibi olabilmek… Kendisinden nasihat isteyen sahabeye şöyle nasihat ediyordu Allah Resulü: “İman ettim de, sonra da dosdoğru ol.” Bu şu demektir: Önce kâmil bir gerekir. Allaha ve iman esaslarına kâmil bir iman ile teslimiyet göstermek. Ardından da bu imanın gereği, sıratı müstakim üzere dosdoğru yaşamak… Rabbimiz iman ve istikamet üzere kalanların ölüm halindeki durumlarını şöyle tasvir ediyor:
“Rabbimiz Allah’tır” diyen ve sonrasında istikamet üzerinde olanlara gelince, melekler onların üzerine peşpeşe inerler ve şöyle derler: “Korkmayın ve üzülmeyin. Size vadedilen cennetle müjdelenin.” “Bizler hem dünya hayatında hem de ahirette sizin yol arkadaşlarınızız. Sizin için cennete canınızın çektiği her şey var ve sizin için orada istediğiniz her şey olacaktır. Bu, bağışlayan, merhamet eden Rabbinizin ikramıdır.” (Fussilet, 30-32)
Bu ayeti kerime kurtuluşun yolunu göstermektedir. İman ve istikamet kurtuluşun reçetesi olmaktadır. Bir diğer ayeti kerime şöyledir: “Rabbimiz Allah’tır” diyen ve sonrasında istikamet üzerinde olanlara gelince, onlar için korku yoktur ve onlar mahzun da olmayacaklardır. Onlar cennet ehlidirler ve yaptıkları salih amellere karşılık orada ebedi kalacaklardır.” (Ahkaf- 13-14)
“Rablerine karşı gelmekten korkanlar ise gruplar halinde sevk edilirler. Onlar oraya geldiklerinde ve cennetin kapıları açıldığında cennetin bekçileri onlara şöyle derler: “Selam olsun size! Hoş geldiniz! Ebedi kalmak üzere oraya girin!” Cennet ehli şöyle der: “Bize verdiği söze sadık kalan ve bize bu toprakları ayıran Allah’a hamdolsun! Cennette dilediğimiz yere yerleşebiliyoruz. Allah için çalışanların mükafatı çok güzelmiş.” (Zümer, 73-74)
İmanda istikamet, inanç esaslarında sağlam bir akide üzere bulunmaktır. Şirke bulaşmayan bir inanç üzere kalabilmektir. Rabbimiz bu konuda şöyle buyuruyor:
“İman eden ve imanlarına şirkten hiçbir zulüm karıştırmayanlara gelince, onlar için güven vardır. Doğru yolda olanlar işte onlardır.”(En’âm-82) Bu ayeti kerime ashaba çok ağır gelmişti. Ey Allah’ın Resulü! İmandan sonra günah işlemeyen kim var ki? Diye sordular. Allah Resulü, oradaki zulümden maksat şirktir. Yani imanlarına şirki karıştırmayanlar güvendedir. Siz Lokmanın oğluna olan nasihatini bilmiyor musunuz: “Ey Oğulcuğum! Sakın Allaha şirk koşma! Çünkü şirk, en büyük zulümdür.”(Lokman, 13)
Amelde istikamet, Kur’an ve sünnet sınırları içerisinde kulluk vazifesini ifa etmektir. Günlük yaşayış, ticaret, çalışma, aile, çevre, hak-hukuk gibi hayatın tüm alanlarında Allah ve Resulünü ölçü kabul etmektir.
Hz. Peygamber şöyle buyuruyor: “Size, sıkı sarıldığınız sürece sapıtmayacağınız iki şey bıraktım. Allah’ın kitabı ve Resulünün sünneti” (Muvatta, Kader, 3)
Bir gün Medine pazarında dolaşan Allah Resulü, zahire satan bir satıcıya uğradı. Elini buğday dolu torbaya sokunca bir ıslaklık gördü. Bu nedir diye satıcıya sorunca. Az önce yağmur yağıp buğdayları ıslattı diye cevap verdi. Peki, öyleyse, ıslak kısmını üst tarafa koyman gerekmez miydi? Bizi aldatan bizden değildir, buyurdu.
Öyleyse imandan sonra istikamet, en büyük keramettir. İstikamet imandaki samimiyetin kanıtıdır. Mümin, inandığı gibi yaşar, yaşadığı gibi inanmaz. Mümin kişi, namazlarında süreklidir. İyiliği emreder, kötülükten nehyedir, sözünde ve fiillerinde doğruluğu kılavuz edinir, yaşayışında inişli çıkışlı yalpa yapmaz. Ticaretinde dürüsttür, kandırmaz. Aslında istikamet tam anlamıyla sünnete uymaktır. Kur’an’ın yaşanmış hali olan sünnet, uygulamalı Kur’an demektir. Nitekim Peygamberin ahlakını soranlara Hz. Aişe onun ahlakı Kur’an’dı şeklinde cevap vermiştir. Sünnete tabi olmak, hem istikamettir hem de Kur’an’ın uygulanmasıdır. İman, istikamete, istikamet de cennete götürür.
Dr. Şemsettin KARCI Şanlıurfa İl Vaizi