16 Haziran 2024 Pazar
Dikkatli izleyiciler farkındadır; çuvalla alınan her biri 300-400 bölümlük Meksika yapımı “pembe dizi”ler furyası Türkiye’deki sosyal yaşamı neredeyse kilitlemişti…
O dizilerde yansıtılan absürt yaşamlar 70’li ve 80’li yıllarda Türkiye’de milyonlarca insanın takip ettiği Dallas’taki “kim kime-dum duma” şeklindeki entrikalı hayat tarzının yarattığı erozyonu bile gölgede bırakmıştı…
Psikologlar, sosyologlar ya da aile ile ilgili kurumlar ne kadar farkındadır bilinmez ama; 90’lı yıllarda neredeyse tüm özel televizyon kanallarında her gün yayımlanan pembe dizilerin sosyal yaşamdaki dejenerasyonun yanı sıra, kadına yönelik şiddeti ve töre cinayetlerini körükleyen bir etkisi de vardı…
Avrupa, Amerika, Meksika ve çevresindeki farklı yaşamların Türk toplumu üzerindeki etkisi bir süre sonra dejenerasyona dönüşmüş, töre kurbanı kadınların çoğunun bu dizilerden etkilenerek feodal çemberin dışına çıktıkları için katledildiği de saptanmıştı…
Peki biz Joze Mariolu, Lorenzolu, Rozalindalı, Marialı, Fernandolu, Paplolu “Yalan Rüzgârı”nı; “Manuella”yı, “Köle Isaura”yı ya da “Cesur ve Güzel”i boşuna mı anımsattık?..
Her yer Kurtlar Vadisi!..
Evet; televizyon dünyası Türkiye’de, her sezonda bir başka furyaya teslim oluyor…
Yabancı pembe diziler artık geride kaldı…
İçerik açısından günümüzdekilerle yarışabilecek kadar dejenerasyona boyanmış diziler ise ortalıkta dolaşıyor;
İşte ekranlarda, ister yasak elmayı yiyin üzerine kızılcık şerbeti için, isterse de yasak aşk yaşarken yalılarda çapkınlık yapın!!!
Son on yıldaki dizi furyası ise derin devlet, yeraltı örgütlenmeleri, mafyalaşma, çeteleşme ve istihbarat savaşları üzerine yoğunlaşmış…
Bir yelekle-bir tokatla Vezneciler’le, yargı-medya- mafya üçgenine ayar çeken “Karadayı” Kurtlar Vadisi’ni çoktan unutturdu…
Eşkıya dünyaya hükümdar olmak isteyenler ise ezele rahmet okuttu!..
Nasıl pembe diziler üzerinden, televizyon-sosyal yaşam ikilemi arasındaki etkileşimin nelere yol açtığına vurgu yaptıysak; yeraltı dünyasında geçen vurdulu kırdılı, bombalı infazlı dizi sahnelerinin yarattığı algı da mafyalaşmayı özendirirken, racon kesme konusunda ürkütücü dersler verdi…
Beş sezon boyunca yüzlerce kişinin öldüğü kurtlar vadisinden, savcının, devletin, polisin ortada olmadığı eşkıyalı dünyalara kadar televizyon ekranına yansıtılanlar Türkiye’de çeteleşme ve mafyalaşmanın hızla yayılmasına acaba ne kadar katkı sundu?..
Bu konuya nereden geldiğimiz bellidir aslında…
Türkiye’de artık Gürcüsü, Yunanı, Bulgarı sadece sokak aralarında, kumarhanelerde ve restoranlardaki mafya çatışmalarında kurban gitmiyor…
Bir ucu siyasete, bir yüzü devletin içerisindeki uzantılara ulaşan çeteleşme ve mafyalaşma
ne kadar uluslararası hale gelmiş ki, infazlar artık başka ülkelerde de yapılıyor…
İşte son örnek; Türkiye’de aranan Barış Boyun adlı suç örgütü liderinin 6 adamı Yunanistan’da infaz edilmiş…
Bu arada Ankara’da Ayhan Bora Kaplan adlı mafya lideri ve çevresindeki örgütlenmenin siyasete ve bürokrasiye uzanması tartışılırken, İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya hem Yunanistan’daki infaz, hem de Ankara’daki operasyondan yola çıkarak “nefeslerini keseceğiz, haklarından geleceğiz” demiş…