16 Haziran 2024 Pazar
Türkiye ne yazık ki ağır sorunlar ülkesi…
Ve giderek kangrenleşen bazı sorunlar arasında, milyonlarca insan da ayakta durma çabasında…
Üç tarafı denizlerle çevrili olsa da, tarihi ve turistik alanlarıyla kültür turizmi açısından bir çekim merkezi olsa da, kullanılabilse dünyayı doyurabilecek verimli toprakları bulunsa da, Türkiye artık eskisi gibi ne “kendi kendini besleyen 7 ülkeden biri”, ne de artık sorunları aşabilme kapasitesinde…
AKP ile muhalefet arasındaki didişme siyasi rant ve üstünlük elde etme çabasından ileri gitmezken, Türkiye ne yazık ki sosyal- siyasal- ekonomik açıdan hızla tükenmeye devam ediyor…
Ülkenin en büyük sorunu hiç kuşkusuz ekonomi… Zam ve hayat pahalılığı kıskacında milyonlarca insanın ayakta durması giderek zorlaşıyor…
Terör unsurlarının ise biri gidiyor, biri geliyor…
İşte devlet 40 yıldır PKK ile uğraşırken ve dinci terör Hizbullah’tan El Kaide’ye, oradan IŞİD’e kadar farklı kimlikler altında ülkemize sızarak kanlı eylemler yaparken, bir de siyasetin büyüttüğü FETÖ var ki, etkisi halen giderilemiyor…
Baksanıza, devletten atılan on binlerce FETÖ’cüye rağmen, eski AKP milletvekili Metin Külünk cemaatin bazı unsurlarının halen kritik yerlerde faaliyette olduğuna, korunup kollandığına dikkat çekmiş…
Siyaset-rant denilince yolsuzluk-rüşvet- iltimas bu ülkenin en kangrenleşmiş yaralarından biri olarak bireyler arasındaki eşitsizliği giderek artırıyor, bu çıkmaz her utanç verici eylemde infial yaratıyor…
Bürokrasideki çarpıklıkları, eğitimin dincilleştirilmesini, tarikat ve cemaatlerin milyarlarca dolara varan mal varlıklarının ortaya çıkması, aynı kesimlerdeki taciz- tecavüz rezaletlerinin bir türlü bitmemesi ve tüm bunlara göz yuman, hatta destek veren siyasetin kendi partileri içerisindeki iktidar mücadelesinin rant kavgasına dönüşmesi ise, memleketin çok kolay düzelmeyeceğinin işaretleri…
Çünkü toplumun ve ülkenin geleceği açısından gözardı edilen başka vahim olaylar da var…
Türkiye’nin geleceği kuşatmada…
Yukarıdaki satırları okuyanlar, toplumun büyük bölümünün çok iyi bildiği bu sorunlara neden dikkat çektiğimizi sorabilirler…
Birbirinden çelişkili, birbirinden beter ve her açıdan hayrete düşüren olayların bir türlü bitmemesi nedeniyle dünya basının bol haber malzemesi yüzünden kıskandığı Türkiye’de, ne yazık ki olaylar o kadar ardı ardına yaşanıyor ki, bir önceki çok hızla unutuluyor ve unutulan acı gerçekler ise çok önemli bir açmazı gözler önüne seriyor; “Gelecek belirsizliği…”
Bu saptamaya sadece ülkenin sosyo ekonomik ve politik karmaşası ile cumhuriyetin geleceğine dikkat çekmek için vurgu yapmadık…
Asıl mesele cumhuriyeti gelecekte ayakta tutacak kadroların bazen gerici- bölücü unsurlar, tarikatlar- cemaatler ve terör unsurları tarafından çembere alınarak zihinlerinin bulandırılması, tehlikeli yollara yönlendirilmesi…
Büyük Önder Atatürk’ün,
“Ey yükselen yeni nesil, gelecek sizindir. Cumhuriyeti biz kurduk, onu yükseltecek ve devam ettirecek sizsiniz” diye yol gösterdiği gençliğin içinde bulunduğu tehditler, mafyalaşma ve okuldan uzaklaştırılarak cehalete sürüklenmek açısından da öne çıkıyor…
Başta Doğu ve Güneydoğu ile Karadeniz Bölgesi’nde, kırsal kesimlerde en az 700 bin çocuğun okula gitmediği bir memleket haline geldi Türkiye…
Bir yandan yoksulluk, bir yandan çalışmaya zorlanmak ve diğer taraftan da aile planlamasından yoksun açmazlar sosyal sorunları büyütürken, ülkenin geleceği olan çocukları ve gençleri ürkütücü bir belirsizliğe sürüklemeye devam eden veriler siyasetin, ülkenin ve toplumu yüzüne tokat gibi inmeye devam ediyor…
Kaçak işçiliğin kurbanları…
Gençler arasında gelecek kaygısı giderek büyürken, çocukları kuşatan ve hatta ülkenin gidişatını olumsuz etkileyen çıkmazlar da giderek derinleşiyor…
İşte Yeşil Sol Parti Van Milletvekili Mahmut Dindar, çocuk işçiliğinin önlenmesi amacıyla Meclis araştırması önergesi talebinde bulunmuş…
Türkiye’de yoksulluk ve denetimsizlik nedeniyle 1 milyon çocuğun emek sömürüsüne maruz kaldığınına dikkat çeken Dindar, “Yaygın olan çocuk emeği sömürüsüne son yıllarda mülteci çocuk emeği sömürüsü de eklenmiştir. Her yıl iş cinayetlerinde yaşamını yitiren işçiler arasında çocuk yaştakilerin oranı yüzde 5’in üzerindedir” demiş…
Bu soru önergesinin ne yazık ki çok haklı bir gerekçesi var…
Çünkü İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi’nin Haziran 2022 tarihli verilerine göre, 2021 yılında Türkiye’de en az 62 çocuk çalışırken yaşamını yitirmiş…
2013 yılından bu yana ise ölen çocuk işçi sayısı en az 556 olarak tespit edilirken, Türkiye’de son dokuz yılda ölen çocukların 316’sının tarım ve orman, 57’sinin inşaat, 37’sinin metal, 27’sinin ise konaklama ve eğlence işkolunda hayatını kaybettiğine dikkat çekilmiş…
Cezaevinde iki bin çocuk…
Yaşamın içerisinde kaosa dönüşen uygulamalar ve eylemler de gösteriyor ki, ülkenin geleceği olan çocuklara yönelik tek kıskaç çocuk işçiliği de değil…
İlkokul düzeyindeki çocuklara kadar inen uyuşturucu ile ilgili hem siyasilerin hem devlet yetkililerinin uyarıları bitmezken, İçişleri Bakanlığı’nın toplumun tüm kesimlerine yönelik eğitim çalışmalarına rağmen çocuklar ve gençlere yönelik uyuşturucu tehdidi tamamen bertaraf edilemiyor…
Sonuçta gerici- bölücü örgütler, genç dimağları hurafelerle zehirleyen medrese adı altındaki hücreler, televizyon yayınlarının şiddete yönlendirmesi ve çocuk işçiliğinin ağır sonuçları ile uyuşturucunun ilkokul ve lise önlerine kadar düşmesinin nasıl vahim bir tabloya yol açtığı da cezaevlerinden yansıyan tutuklu- hükümlü verilerinden ortaya çıkıyor…
İşte Ceza ve Tevfik Evleri Genel Müdürlüğü’nün verilerine göre, cezaevlerinde çeşitli suçlardan 83’ü kız olmak üzere toplam 2157 çocuk bulunuyor… Bunların 651’i hükümlü, 1506’sı ise tutuklu…
Şimdi asıl soruyu soralım;
Türkiye’de terör, yolsuzluk, uyuşturucu, mafyalaşma suçlarından yüz binlerce insan tutuklu ve hükümlü iken ve sürekli yeni cezaevleri açılırken, yaralamadan cinayete, hırsızlıktan teröre kadar onlarca farklı suçtan binlerce çocuğun cezaevinde olmasının asıl suçlusu kim acaba?..