AÇIK
İMSAK'A KALAN SÜRE
deneme bonusu veren siteler editorbet giriş editorbet giriş
13 Mart 2025 Perşembe
Neler yaşadık, neler gördük bu dünyada; belki çok şey istedik ama beklediğimiz gibi gitmedi belki bir şey üzerinde çok yoğunlaştık fakat amacımıza ulaşamadık. Belki bazı şeyler yada, bazı insanlar bizleri çok fazla yıprattı. Belki de çok sevdik ve karşılığında az sevildik, belki çok çalıştık, belki az çalıştık. Tüm bunların bedeli ağırdı ve yorgun düştük. Bedenimiz yoruldu beynimiz yoruldu. Hayat ve yaşam arasında ki o ince çizgi bizi her şeyden ve herkesten bıktırdı. Bu durum kalplerimizi yordu enerjilerimiz tüketti. Çelişkiler karmaşalar hem zihnen hem de bedenimizi yordu.
Tüm bunlar yaşanırken ve yoğun düşünce trafiğinin arasında zihnimizi dinlendirmek ve sakinleştirmek de önemlidir. Meditasyon, derin nefes almak, doğa yürüyüşleri gibi zihni sakinleştirici aktiviteler, iç huzura ulaşmamıza yardımcı olabilir. Bunun yanı sıra, zihnimizi güçlendirecek aktiviteler de önemlidir. Zihnimiz, yaşamımızın kontrol merkezidir ve sürekli olarak düşünceler, endişeler ve planlarla doludur. Ancak, yoğun düşünce trafiğinin arasında zihnimizi dinlendirmek ve sakinleştirmek de önemlidir.
Öz bakımın tam anlamıyla tamamlanması, ruhsal dünyamıza da özen göstermekten geçer. Ruhumuzun ihtiyaçlarına odaklanmak, duygusal sağlığımızı korumak ve güçlendirmek hayatımızın her yönünü etkiler. Kendimize olan şefkatimiz, başkalarına karşı daha anlayışlı ve sevgi dolu olmamıza yardımcı olur. Arkadaşlarımızla ve sevdiklerimizle zaman geçirmek, sosyal bağlarımızı kuvvetlendirdiği gibi ruhsal sağlığımızı olumlu etkilemektedir. Bazen, iç dünyamıza dalmak, geçmiş deneyimlerimizle yüzleşmek ve kendimizi daha iyi anlamak için zaman ayırmak da gereklidir. Öz bakım, sadece bireysel düzeyde değil, aynı zamanda doğa ve dünya ile de bağlantı kurmayı içerir. Doğayla temas kurmak, sakinlik ve huzur hissetmemize yardımcı olur. Aynı zamanda, doğal çevremizi korumak için de sorumluluk sahibi olmamız gerekir. Kendimizi ve dünyayı, olduğu gibi gerçeklik düzleminde algılayıp kabul ettiğimizde; dünya üzerinde daha sağlıklı bir denge kurabilir ve daha sağlıklı insan ilişkileri kurmamıza da yardımcı olur. Sağlam ruh dinlenmiş bir zihin her zaman size ve çevrenize güzel bir hayat yaşamanıza olanak sağlar.
Hepimiz hayatımızda birçok kes hata yapmışızdır, belki birden fazla, yâda binden fazladır. Şimdi burada klasik bir cümle kurarak önemli olan hatlarınızdan bir ders çıkarmak demeyeceğim; fakat hata yaparken asıl bizi o hataya sürükleyen neden neydi. Öncelikle kendinizi sorgulayın hata gerekirse yargılayın kendinizce bir mahkeme kurun sanık olarak kendinize bir ceza verin cezanız bitince de kendinizi berat etmeyi asla ihmal etmeyin. Hatalar yapılabilir cezalar kesilir ama sonrasında kendinizi affetmeyi bileceksiniz. Uzun süre kendinizle küs kalmayın, kendinizi sevin, kabullenin, affedin ve kendinize iyi davranın. Kendinizi af etmediğiniz sürece hatları tekrarlama olasılığınız daha fazla olma artabilir.
Her gün kendinizi hak ettiğiniz kadar değer verin ve beklediğiniz değeri size vermesi için beklemeyin. Sizin bile kendinize veremediğiniz şeyi bir başkasında beklemek ne kadar doğru. Hareket ve düşünceleriniz için sürekli onay aramayın. Siz, kendi kendinizin yargıcısınız. Gerçekleştirmeye karar verdiğiniz her eyleme yaşam ve destek vermesi, çaba harcaması gereken kişi sizsiniz. En büyük devrimi siz yapın ve harekete geçin. Yargılama süreci hata ve suç işleme sürecinde olur ve bitter sürekli yaptıklarınızla kendinizi yargılamayın; bunu yapmaya devam ederseniz sanık koltuğundan kalkmaz ve bazen suçlusu olmadığınız takdirde cezalı olursunuz. Kendinizi berat etmediğiniz sürece bu cezalanma yargılama süreci sona ermez ve siz ne siz mutlu olur nede çevrenizdekiler olur.
Kendinizi severek, mutlu olmayı deneyin ve Kendinizi sevin. Kendinizi sevmek size iyi gelecektir ve buna herkesten çok sizin ihtiyacınız var bunu aklınızdan çıkartmayın. Sevmek size iyi gerecektir. Böylece başkaları da sizi sevebilir. Bir şey sizi endişelendiriyorsa, başkasıyla paylaşın, bırakın size sarılıp destek olsunlar. Her harekette, her bakışta sevgiyi hissedin ve sevilin. Bu sayede siz de hayattan zevk alıp mutlu olabilirsiniz. “Mutluluk bir seçimdir ve bu seçim size hayallerinizin ötesinde bir yaşamı getirir. Önce kendinizi sevin, sonra başkalarını. Kendinizi sevdiğiniz zaman, bu dünyada yapamayacağınız şey yoktur.
sevgiyle kalın.
Hayat o kadar garip bir yer ki ve insan olarak farklı duygular içeren bir varlığız ki bugün bulunduğun yerde yarın başka bir yerde olabiliyorsun, bugün çok sevdiğin birini yarın nefret edebiliyor ve hatta öyle ki nefret edebiliyorsun.
İnsan olarak sürekli bir duygu değişimi içinde gel gittiler yaşayarak yaşamımızı sürdürdüğümüzü söyleyebiliriz. Diğer canlılardan farklı olarak insan biyolojik içgüdüleriyle değil anlam dünyası ile yaşar. Yemek, içmek, cinsellik, doğal koşullara uyum gibi zorunlu ihtiyaçlar (fiziksel olarak hayatta kalabilmek için gerekli) insanların diğer canlılarla ortak yönüdür.
İnsan duyguları değişkendir sevgiyi, nefreti, merhameti, kini ve kıskançlığı özünde barındıran bir varlıktır. Kısacası tüm duygular özünde barındıran bir varlık olarak yaşar. Ve öyle ki doğuyoruz yaşıyoruz ve ölüyoruz. Bir döngü içinde yaşam serüvenimizi sürdürüyoruz ve bir gün bu süreç sona eriyor ve bir noktada son buluyor.
İnsan varlığıyla ilgi bilim adamları ve farklı görüş ve düşünceleri vardır bunula ilgili olarak Thales, şöyle insanlar için söylediği söz “İnsan araştıran bir hayvandır” derken, Sokrates, “İnsan, sorgulayan bir hayvandır” der. Aristo ise “İnsan düşünen bir hayvandır” der.
Zoon politikon, Aristoteles’in siyaset felsefesinin temel kavramıdır ve insanın toplumsal bir varlık olduğunu ifade eder. Bu terim, Batı felsefesinin kullandığı temel kavramlardan biridir. Bu düşünce, insanın doğası gereği toplumsal bir varlık olduğunu iddia eder.
İinsan¸ aklı sayesinde düşünme¸ anlama¸ önlem alma yeteneğine sahiptir. Bizler aklımızla¸ iyiyi kötüden¸ doğruyu yanlıştan¸ güzeli çirkinden ayırırız. Aklımızın en önemli işlevi düşünmesidir. İnsanın düşünmesi demek; gördüklerini¸ duyduklarını¸ okuduklarını kısaca öğrendiklerini¸ kendi içinde tartışması¸ ölçüp biçip değerlendirmesi demektir.
İnsan Yaradılışında birincil olarak 7 temel duygu vardır; öfke, korku, utanç, tiksinti, neşe coşku, üzüntü, şaşkınlık. Başkaları ile nasıl iletişim kurduğumuz ve nasıl anlaştığımız ile ilgili etkili olan pek çok farklı duygu çeşidi vardır. İnsan, duyguları ile var olan bir canlıdır. Bu nedenle de insan hayatında duyguların rolü çok büyüktür. ‘’Umarız hep mutlu duygular içinde yaşamımızı sürdürmek dileğiyle diyelim.
Sevgiyle kalın’’
“Sözlerime biraz buruk ve aynı zamanda hüzünlü bir şekilde başlamak istiyorum. Öncelikle 2024 yılı içinde kaybettiğim arkadaşım ve meslektaşım Fatma Kırmızı arkadaşımı anmadan geçmek istemiyorum. Değerli arkadaşımın ölümü beni derinden üzdü ve hala ölümüne inanmakta zorluk çekiyorum Rabim taksiratını affetsin ve mekanını cennet eylesin inşallah. Ne acıdır ki sen her gün başkalarının ölüm haberini yaparken, bir gün senin de ölüm haberin yapılıyor olması.
Gelelim günün anlam ve önemine 10 Ocak gazeteciler günü vesilesiyle makam mevki sahibi politik bürokratlarımız sosyal medya hesaplarında işte kısa bir kutlama mesajı yayınlayarak günün anlama ve önemini kutlayarak Sağ olsunlar yılda bir de olsun ,bizi hatırlayıp kısa bir mesaj yayınlıyorlar.
Şimdi gelelim can alıcı soruya gazetecilik okudunuz emek verdiniz ama nerede nasıl ve kaç kuruşa çalışıyorsunuz? Siz sormadınız ama ben söyleyim, biz bu güzel kutsal mesleği icra edemiyoruz. Nedenine gelince ekonomik şartlardan dolayı ve asgari ücret’in 3’te birine mahkûm edilen binlerce gazetecilik Rtv medya okuyan mezunlar kısacası mağdur gazeteci topluluğu, inşaatta ve fabrikada çalışıyor.
Belediyelerde valiliklerde ve gibi gibi kurumlarda torpili kadrolar yerleştiriliyor üniversitenin farklı farklı bölümlerinde mevzunu olanlar basın biriminde çalışıyor hem de en güzel kadrolarda. Peki diğer mağdurlar yani torpilsiz ve Ankara da dayısı olmayanlar ise inşaatta ve fabrikada çalışıyor.
Velhasıl kelam Üniversiteden başlayan Gazetecilik hayalleri, maalesef trajik bir şekilde inşaatlarda, fabrikalarda yada başka bir ekmek parası kazanma kapılarında son buluyor. Kimse sormadı ama ben yine söylemiş olayım size; siz hiç inşaatta, fabrikada, çalışan sağlıkçı polis mühendis gördünüz mü? Madem bu meslek dalında çalışma koşulları yaranamıyorsunuz kadrolar açamıyorsanız o zaman bu bölümü üniversitelerden hala açık tutuyorsunuz! Zaten torpille başka başka bölüm mezunları meslekle alakası olmayan basın birimlerine yerleştiriyorsunuz.
Evet, kıymetli okuyucularım aslında anlatacak çok söz konuşulacak çok problem var fakat ben sözü fazla uzatmadan demem şu ki en azından üniversitelerde bu bölümü kapatın ki daha fazla gençlerin hayalleriyle oynamayın. İşte Buda benim penceremden 10 Ocak gazeteciler günü kutlanması.
Sevgiyle kalın..
Ne yaparsanız yapın başarılarınınız yada başarısızlıklarınıza rağmen bir gün herkesin aslında yetersiz olduğunuzu fark edeceğinden korktunuz mu? Başkalarının sizi olduğunuzdan daha yetkin gördüğünü düşündünüz mü? Eğer böyle hissettiyseniz, yalnız değilsiniz. Bu hislerin temelinde, birçok insanın modern dünyada sessizce mücadele ettiği bir durum olan Sahtekarlık Sendromu ile karşı karşıyasınız demektir.
‘’Sahtekarlık sendromunun düşünceleri nelerdir gelin hep beraber bakalım. Başardım ama bu tamamen şans eseriydi. Herkes benden daha yetkin, ben sadece şanslıydım. Yetersiz olduğum anlaşıldığında ne yapacağım?’’ Bu düşünceler, kişinin kendine olan güvenini zayıflatır ve hem kariyer hem de özel yaşam üzerinde ciddi etkiler yaratır ve bu kişinin iş ve yaşam motivasyonunu olumsuz etkileyebilir. Değerinizi kanıtlamak için gereğinden fazla hazırlık yapar, kendinizi tükenme noktasına getirirsiniz.
Peki Sahtekarlık Sendromuyla Başa Çıkmanın Yolları nelerdir; Sizi yetersiz hissettiren durumları belirleyin. Bunu bir geri bildirim olarak algılayarak kendinizi kendinize şikayet edin ve kendinizi uyarın kendi kendinize söz verin bir daha kendimi yetersiz yada eksik görmeyeceğim. Bu durumları farkında olmak, daha iyi hazırlanmanızı sağlar. Geçmişteki başarılarınızı, aldığınız olumlu geri bildirimleri bir listeye yazın. Hayatınız boyunca başardığınız şeylerin farkına varmak, özgüveninizi artırabilir. Bir arkadaşınıza nasıl destek veriyorsanız, kendinize de aynı şefkati gösterin. İçsel eleştiriyi bırakıp kendinize cesaret verin. Sahtekarlık sendromu, birçok kişinin deneyimlediği fakat nadiren konuştuğu bir durumdur. Bu hisleri kabul edip doğru araçlarla başa çıkmayı öğrenmek, sizi daha güçlü ve daha özgüvenli bir hale getirebilir. Unutmayın, bu yalnızca sizin yaşadığınız bir durum değil ve üstesinden gelmek mümkün! Sadece kendinize inanını ve güvenin bunu başaracaksınızdır.
sevgiyle kalın..