PARÇALI AZ BULUTLU
İMSAK'A KALAN SÜRE
deneme bonusu veren siteler editorbet giriş editorbet giriş
05 Nisan 2025 Cumartesi
Urfa yıllarca kendi kaderine terk edilmiş, yolu olmayan, içecek suyu bulunmayan, tatarcık sineklerinin yüzlerde bıraktığı yara izleriyle, trahomlu gözlerle, her yıl çalışmak için Çukurova’ya giden, dönüşte trafik kazasına kurban verilmiş olarak eksik nüfusla dönen ailelerle kendi yağında kavrulan bir şehirdi.
Yukarıdan atanan ve hiç Urfa’yı görmemiş, Urfa’nın hiçbir derdine derman olmamış mebusların şehriydi Urfa.
Uzun yıllar ülkenin Sibiryası olmuştu. Devlet batı illerinde suç işleyen memurlarını “şark hizmeti” diyerek buralara sürgüne gönderiyordu. (Osmanlı döneminde de böyleydi) Sürgün edilen memur “yılanlarla akreplerle şehri” diye, ağlayarak geldiği Urfa’dan, yine ağlayarak giderdi. Onun içindir ki, “Urfa’ya gelen ağlar, giden ağlar” denmiştir. (Urfa’ya böyle ağlayarak gelmiş bir memur, ailesine durumunu arz ettiği mektubunda “Urfalılar çok iyi insanlarmış, sokaktan eşekler geçerken bile saygı ile duvarın dibine çekilip durarak eşeklerin geçmesini bekliyorlar” diye yazmış. Garibim bilmiyor ki, yolun darlığından insanlar kenara çekiliyor.)
Urfa peygamberler şehridir. Urfa İbrahim’in şehridir. Urfa İbrahim’i şehirdir.
Her Urfalı Urfa’yı canından daha çok sever. “Şirin Urfa’m için ben ölüm” diye türkü söyler.
Urfalı olmanın gururunu sonuna kadar yaşar. Urfa’ya laf söyletmez. Şakadan da olsa, fıkra da olsa Urfa’yı tiye alan hiçbir şeyi kabul etmez.
Urfalı ğeribê (yabancıya) kendi kendini yer eder. Ona sofrasını açar, evinde misafir eder. (kara yolundan hacca gitmek yasaklanıncaya kadar, Urfa’dan geçen hacılar mutlaka evlere misafir ederdi)
Urfalı ehlikeyiftir türkü söyler, hoyrat söyler, gazel okur. Misafir ağırlar, yemesini de yedirmesini de sever. Sıra gezer, dağ yatılarına gider.
Gurbette bir Urfalı görse onu bağrına basar, sahiplenir. Başının üzerinde gezdirir. Ona kol kanat gerer. Cebine parasını koyar. Hemşerisini gurbetten kurda kuşa yem etmez.
“Her güzelin bir kusuru vardır” derler ya. Bizim de var işte.
(Bir gurup Urfalı var ki…
Neyzen Tevfik’in dediği gibi: “Geldikleri gibi gitmediler; kimi itini bıraktı, kimi bitini. Kimi de piçini bıraktı. Yoksa bu kadar şerefsizin bizden olması mümkün değil. Bunlar ki, şairin dediği geride bırakılan kiminin iti, kiminin piçleridir)
Urfa İbrahim’i olduğu kadar Nemrudi bir şehirdir de.
Urfa’ya toz kondurmayan, gurbette bir birini çok seven, yabancıya ciğerini yediren Urfalı, Urfa da bir birine tahammül edemez, çekemez, haset eder. Arkasından kuyusunu kazar. Vay mı ki biri biraz öne çıksın, işi tıkırında olsun, hali vakti iyi olsun, bir makama gelsin…
Hemen fitne çarkları döner, aşağılamalar, çirkin lakap takmalar, ayağını kaydırıncaya kadar, yaşadığı topraklardan nefret ettirinceye kadar, baba ocağını terk ettirinceye kadar durmazlar. Bir karış toprak için kardeş kardeşin, akraba akrabanın ocağını söndürür. Paylaşamadıkları toprak onlara mezar olur, kan davası olur…
Bu şehrin Nemrudileri önce İbrahim peygamberi Urfa’dan çıkarıncaya kadar uğraşmışlardır. Hz. İbrahim her şeyini geride bırakıp hanımını çocuğunu alarak Urfa’yı terk edip, ilk gurbete çıkanlardandır. Ondan sonra gelen İbrahim’iler kimi ailesinden, kimi akrabasından, kimi çekemeyenlerin dilinden, kimi de işsizliğin cana tak etmesinden, ekmek davası uğruna gurbete çıkmıştır.
Şair Nabi bir mektubunda “Urfalıyım ama İbrahim Peygamber gibi hicret ettim” diyor. Sıra şair Nabi’ye gelene kadar nice isimsiz kahramanlar yaka silkeleyerek Urfa’dan çıkıp, gurbette telef olmuştur.
Urfalı Şair Halil Gülüm “Urfa” adlı uzun şiirinde Urfa’ya olan düşkünlüğünü sevgisini;
“Ne Ulvileşmiş heybetin
Güzel Urfa, canım Urfa.
Ölçüye varmaz kıymetin
Can değil cananım Urfa” dizeleri ile anlatan şairi öyle bir hale getirmişler ki, bir başka “Urfa” adlı şiirin de;
“ ……..
İçin cennet dışın cehennem olsa
Sanma ki içine dönerim Urfa” demiştir. Bir şairi “ Can değil cananım Urfa” dediği, doğup büyüdüğü baba ocağından bu kadar nefret ettiren ne olabilir ki?
Halil Gülüm gibi nice şairlerimizi, nice sanatçımızı, nice zanaatkârımızı, nice insanımızı gurbete kaçırmışız.
Sonrada dönüp arkalarından “Karınları doydu ya, artık Urfa’da durmazlar” demişiz…
Mehmet Kurtoğlu bir şiirinde duygularımıza tercüman olmuştur:
En güzel ölümü arkalarında bırakıp
En acı sevda türküleri söylerler…
Bu şehrin tahammülü yok aşka
Gel kaçalım sevgilim bu şehirden seninle…
Bekir Urfalı