Son dönemlerde seçime girecek partilerin programlarında, hukuk devleti ve sosyal devletin gereği olarak vatandaşın her türlü hukuksal sıkıntısında avukatlardan yardım alacak, avukatlık ücreti de devlet tarafından ödenecek yahut oluşturulması düşünülen aile avukatlığı, zorunlu aile sigortası kapsamında karşılanması hedeflenmektedir. Avukatlık hizmeti serbest meslek olarak icra edilmektedir.
Temelde avukatlar vatandaşın hukuksal sorunlarını mahkemeler nezdinden çözmek üzere kendinse müracaat eden yurttaşlar adına işi takip eden, serbest olarak icra edilen ancak kamu hizmeti olarak değerlendirilen bir meslektir.
Hukuk eğitimi almış ve meslek olarak bilgisini hizmet olarak sunan avukatla, hukuk sistemi ve yasalar karşısında hak ile yetkilerini yeterince bilmeyen vatandaşlar, avukatlar eliyle yargı mercilerinde haklarını ararlar.
Hukuki problemlerini çözmek üzere mahkemelerde hak arayan özel hukuk tüzel kişileri(Şirketler, Dernekler ve Vakıflar) ya da kamu tüzel kişileri(Devlet Kurumları, Valilikler, Belediyeler ve Hazine) yine avukatlar eliyle davalarını takip etmekte, haklarını aramakta, yetkilerini kullanmaktadır.
Aslında avukatlar, mahkemeler ile vatandaş arasında hak arama anlamında köprü vazifesi gördükleri gibi kamu kurum ve kuruluşları ile yargı mekanizması arasındaki iş ve işlemlerde de ciddi fonksiyon yerine getirirler. Avukatlık bir serbest meslektir dedik, yani avukat devletten bir maaş almaz. Kamu/hazine avukatları sadece memur olarak maaş alırlar. Dolayısıyla avukat ifa ettiği hizmetin bedelini, hizmeti alan kişi ya da kurumlar öder.
Temel işleyiş bu şekilde olmakla birlikte; hukuk devleti ve sosyal devlet ilkeleri gereği şu anda ücreti devlet tarafından ödenen hukuki hizmetler arasında zorunlu müdafilik, istek üzerine tayin edilen müdafilikler sanık ve şüpheli tarafa tayin edilmektedir. Diğer taraftan şikâyetçi, mağdur tarafa da istenildiği takdirde avukat tayin edilmektedir.
Ceza davaları kapsamında hizmet veren avukatın ücreti devlet tarafından karşılanmaktadır. Diğer taraftan adli yardım kurumu vasıtasıyla da ekonomik imkânı yerinde olmayan vatandaşlar medeni hukuk ilişkilerinde doğan hukuk davalarında bulundukları illerdeki Barolardan avukat talep edebilmektedirler. Başvurulan Barolarda SGK kapsamında herhangi bir gelir olmayan, adına tapu ya da araç bulunmayan kişilere adli yardım kapsamında avukat tayin etmektedirler.
Uygulamada adli yardım hizmeti sınırlı olarak verilmekte, bu görevlendirmeler daha çok Aile Hukuku kapsamında açılan Boşanma, Nafaka, Velayet ve mal paylaşım davalarında verilmektedir.
Hızla uygulama alanı genişleyen Arabuluculuk Kurumu da bu konuda önem arz etmektedir. İşçi ve işveren arasındaki davalar, Tüketici Hukuku davaları, Ticari nitelikteki davalarda arabuluculuk zorunlu dava şartıdır.
Yani dava açmadan arabuluculuk sürecini işletmek gerekir. Arabuluculuk Türkiye Hukuk sisteminde sürekli alanı genişleyen bu fonksiyona sahiptir. Gündemde Aile Hukukunun bazı konuları(nafaka, maddi manevi tazminat, mal paylaşımı) taşınmaz hukukunun bazı konuları ile kira hukukunda da arabuluculuğun zorunlu olması gündemdedir.
Ceza davalarındaki zorunlu müdafi-vekil atamaları, adli yardım ve arabuluculuk ücretleri devlet tarafından karşılanmaktadır. Yeni yapılması düşünülen, hemen hemen tüm siyasi partilerin seçim vaatleri arasında geçen “AİLE AVUKATLIĞI” kurumu ile kast edilen “AİLE HEKİMLİĞİ” şeklinde bir yapılanma mı olacak yahut Almanya ve bazı Avrupa ülkelerinde olduğu üzere “AİLE HUKUKU SİGORTASI” şeklinde bir düzenleme mi olacağını zamanla göreceğiz.
Aile avukatlığının şu andaki hukuk mevzuatımıza göre “Aile Hekimliği” şeklinde bir düzenleme olması mümkün değildir. Çünkü Aile Hekimleri Sağlık Bakanlığı ile sözleşme imzalayarak çalışan memur statüsünde oldukları halde, avukatlar ile düşünülen “aile avukatlığı” yapacak avukatlar serbest meslek mensuplarıdır.
Türkiye’nin hukuk sistemine göre Avrupa’daki bazı devletlerde bulunan, Aile Hukuk Sigortası sistemini getirmek daha doğru olacaktır. Tıpkı şu anda tüm araçlarda yapılan zorunlu trafik mesuliyet sigortası, bazı abone iş ve işlemleri için yapılması zorunlu deprem sigortası gibi aileler içinde “zorunlu aile hukuk sigortası” getirilebilir. Böylece hukuki sorunu/hukuki riski doğan bir aile, bu hukuki sorununu bir avukata müracaat ile çözecek, ücreti ise avukata hukuk sigortası poliçesini düzenleyen sigorta şirketi ödeyecektir. Nitekim Almanya’da buna hukuksal koruma sigortası denilmektedir.
Almanya’da bu sigortadan faydalanmak tamamen isteğe bağlı, yani ihtiyari bir sigorta sistemidir. Bu sistem bizce Türkiye’de trafik sigortası ve DASK sigortası gibi zorunlu aile hukuk sigortası şeklinde düzenlenmelidir.
Türkiye’de ortalama olarak bir davanın yerel mahkemede karar bağlanması 2 yıl sürmektedir. Kanun yolu olan İstinaf ve Yargıtay aşamalarını da düşündüğümüzde ortalama davalar 5 yılda bitmektedir. Bu kadar uzun süre hak arama riski ile karşı karşıya olan yurttaşın, işin başında işin ehli olan avukattan yardım alması vatandaşın hakkına erken kavuşmasını sağlayacaktır. Diğer taraftan yanlış açılacak davalar ile mahkemelerin iş yoğunluğunu azaltacaktır
Avukatın ücretinin de hukuk sigorta poliçesi yapan şirket tarafından ödenmesini düşündüğümüzde, her yönüyle kazandıracak bir düzenleme olacaktır. Bu mesleği yapan avukatlar, poliçeyi düzenleyen şirketler ve yargı teşkilatı için yeni bir enerji ve nefes olacaktır. Ne dersiniz…